Bir gemiydi bedenim, her limana uğramak hayalleri ile yelkenlerini şişiren ve her limandan bir hatırayla dönen... Bir gemiydi bedenim ve pusulası yüreğim... Ta ki sana varıncaya değin...
Yıllarca önce yine böyle bir Temmuz akşamı...
Sen geliverdin ötelerden, bilmediğim, adını daha önce hiç duymadığım sana malum bir yerden... Sen geldin ve o dümeni elegeçirdiğin gibi sürükledin beni de bilinmeyenine... Yürek yürek değildi artık, bedenim benim değil... Gemi ele geçirilmiş, tüm tayfalar süresiz izne çıkarılmıştı o vakit...
Gözlerinin derinliklerinde bir yerlerde gördüğüm hakikatin ardısıra yıllarca sürüklendi yıkık gemim... Sen nereye ben oraya... İçmeden sarhoştum, uyumadan rüya görüyor, ayakta uyuyordum yürür halde... Ben ben değildim evet... Sendim...
Aşk ikinci tekile indirgenmemişti daha ve sen bilmiyordun...
Bildiğin tek şey vardı; ardınsıra sürüklemek beni...
Bazen bir kuru yapraktım artık, bazen kuru bir dal yüreğinden merhamet dilenen...
Yolum, izim, yaşama sebebimdin...
O limanda bırakmıştım beni, seni giyinirken benliğim...
Bir mısra alevi kadar yakıcı, ölüm ihtimali kadar gerçek, yaşamak kadar tatlı, ayrılık kadar acıydı içtiğim avuçlarından... Çok bekledim affını yüreğimin, bu aşktan azlimi çok diledim... Ama merhametten eser kalmamış yüreğine söz geçmiyor, çile bitmiyordu işte...
Ve bir sabah, turuncu yalnızlığımı yırtarak doğan güne açtığımda gözlerimi, yoktun işte...
Yüreğimsiz ve sensiz kalakalmıştım... Kalakalmıştım sessizliğin ve sensizliğin girdabında bir cendere gibi sıkan yalnızlığımın apışarasında... Tatminsiz ve hissiz artık...
Yağmaya durdum özlemi, yokluğunu resmetmeye her gördüğüm boşluğa...
Bir kuş kadar ürkek yüreğim senin avuçlarında kanarken, içimi kanırtarak acıtan sensizliği soyup atabilmenin yollarını aradım durdum senelerce...
Ve bu sabah uyandığımda sensiz bir güne daha yitirdiklerimi buluvermek umuduyla dolu, beni bekleyenin ne olduğundan habersiz baktığımda pencereye gördüğüm yine bir hayaldi...
Penceremi tıklatan bir serçenin cıvıltısından bir haber umarak seyirttiğimde pencereye duyduğum yine masal...
Yıpranmışlığımı da alıp gidiyorum ey hayat...
Üstü kalsın...