Eskiden bayram gazeteleri vardı diye başlayacaktım cümleye neredeyse ki afalladım... Eskiden bayram vardı herşeyden önce... Bayram gibi; sevinç yumağı olunan, dosta düşmana el uzatılan, kaynaşılan bayramlar...
Eskiden bayram daha gelmeden heyecanı gelirdi şehre...
Baklavalar açılır, sarmalar sarılır, dolmalar hazırlanır, badem şekerler alınır, bayramlıklar kolalanır ve beklenirdi...
Artık bayram gelmese haberimiz olmayacak haldeyiz; o kadar sarsak, o kadar kopuk, o kadar yoğun, yorgun... Bayram geliyor dedi kızım, gözlerinin içine baktım... Ne bir sevinç pırıltısı, ne heyacan ışıltısı vardı gözlerinde... Çocuklarımız bile sevmiyor bayramları artık...
Baba dedi kızım, teröristler bayram yapmaz mı?
Kim bayram yapabiliyor ki kızım diyecekken yutkundum, yaparlar kızım dedim...
Peki neden bayramda askerlerimizi öldürüyorlar, kan akıtıyorlar dedi...
Ne cevap vereceğim?
Yutkundum...
Van'da da bayram var mı baba dedi bu kez...
Olmaz mı? dedim yine kendim bile inanmayarak... Çocuğun olduğu heryerde bayram vardır...
Ama baba, dedi bu kez, orada deprem oldu, terörüstler askerlerimizi öldürüyor, nasıl bayram yapacağız peki? demez mi?
İçimden okkalı bir ya sabır çektim, kızım dedim, bayramlar insanların kaynaştığı, acılarını sardığı ve unuttuğu, dost düşman herkesin kucaklaştığı günlerdir... İnsanlar bayramlarda kendilerinden daha güçsüzleri sevindirir, yardım ederler... Kucaklaşırlar... Küçükler büyükleri ziyaret ederler, el öpüp hayır dualarını alırlar... dedikten sonra içimden tüm kurduğum cümlelerinin sonuna geçmiş zaman ekini eklemeyi unuttuğumu farkettim...
Biliyor musun baba, ben bayramları sevmiyorum... dedi bu kez...
Neden yavrum!
Yüzünü mahzun bir bulut kapladı, az önce beni dinlerken yüzünde beliren tebessüm donuklaştı; bir yanda insanlar ölürken sevinilen bayramları sevmiyorum ben... Kan dökülürken, çocuklar babalarını yitirirken kutlanan bayramları sevmiyorum...
Haklıydı ama, denecek söz yoktu ki!
Bayramdı gelen...
Kutlanacaktı!